admin

Aydın Boysan, İstanbul üzerine birbirinden keyifli kitaplar yazan bir isim. Son kitabı Nereye Gitti İstanbul, 1950de bir milyonken yarım yüzyıl içinde on beş milyonluk bir megakente dönüşen İstanbulu Aydın Boysanın her zamanki mizah duygusu ve kendine özgü renkli üslubuyla okumak isteyenlere… Kitaba; Ara Güler, Selahattin Giz ve Aydın Boysanın eski İstanbul fotoğrafları eşlik ediyor.

Calvinonun tıpkı öteki kitaplarında olduğu gibi gözlem gücünün ağır bastığı Marcovaldo veya Kentte Mevsimler adlı bu yapıtının başkahramanı hüzünlü kişi Marcovaldo. Kentin göbeğinde, asfalt ve çimentonun ortasında, kalabalık ailesiyle birlikte yaşayan işçi Marcovaldı, özlemini duyduğu doğa arayışı içinde: …Lakin doğa hala var mı? Onun bulduğu sayısız, taklitçi suni yaşamla uzlaşan bir doğa. Marcovaldo veya şehirde Mevsimler, her biri bir mevsime adanmış yirmi öyküden oluşuyor.Yani beş kez yinelenenmevsimsel döngü bir türlü özlemini duyduğu dünyaya kavuşamayan Marcovaldoyu gelen her yeni mevsimle tekrar tekrar umutlandırıyor. Lakin Marcovaldo, bütün bu yenilgiler karşısında hiçbir zaman kötümser kalmıyor.Hiç pes etmiyor. Dünyayı yeniden keşfetmeye her zamanki gibi hazır. Calvino7nun Marcovaldo veya Kentte Mevsimler adlı bu yapıtı ilk kez 1965 senesinde Einaudi yayınevinin çocuk dizisinde Sergio Tofanonun çizgileriyle yayımlanmıştır. Yapı Kredi Yayınları, Calvinonun Görünmez Kentler ve Palomar adlı kitaplarının ardından şimdi de Marcovaldo veya Kentte Mevsimleri Rekin Teksoyun özenli çevirisi ile okura sunuyor.

Buzul Çağının Virüsünnde Benerin ustalığının yeni bir aşamasına tanık oluyoruz. Yazar bu yapıtında alışılmış anlatım kalıplarını kırarak yaşamayı kısıtlayan bütün koşullara ve olgulara karşı dilin coşkunluğu ve yoğunluğuyla meydan okumaktadır. Benerin ince alaycılığı da anlatımın şiirselliğine ayrı bir boyut kazandırmaktadır. Buzul Çağının Virüsü nün Türk edebiyatında seçkin bir yeri bulunacağına inanıyorum. -Cevat Çapan Faulknerın söz krupiyeliği çağrıştıran örtük bir kurglama ile öykülerini dağıtıyor, topluyor Bener bu romanda. İmbikten geçirilmiş, eleyerek kayda geçirilmiş bozbulanık, bir o kadar da saydam bir panorama getiriyor. Buzul Çağının Virüsü: Son 40 yılın Türkiyesi, Taşra(lar), kırık umutlar, deccal, direniş, yayı gevşelitmiş tutkular, kırık yaylar, tambir hüzün konçertosu. …bu zorlu romanın konfeksiyon tipi okuru terleteceği açıktır. Ama, yazınımızın en usta işi emsallarinden birini, hele bir de güzelim bir aşk romanıysa bu, geri döne döne okumak da yabana atılacak bir keyif değidir. -Enis Batur

Modern Türk öykücülüğünde altın kuşak olarak tanımlanabilecek 1950 kuşağının ileri gelen isimlerinden biri olma özelliğini taşır. Vüsat O. Bener. 1950de New York Herald Tribune gazetesi ile Yeni İstanbul gazetesinin ortaklaşa düzenledikleri öykü müsabakasında Dost adlı öyküsüyle adını açıkladı. Yarım yüzyılda ortaya koyduğu az sayıdaki öykü, roman ve oyunlarla edebiyatımızda etkili ve saygın bir yer edindi. Şimdi bütün yapıtlarıyla YKYde… Bener, konuşma dilini tüm doğallığıyla, ona yoğunluk kazandırarak kullanır. Behçet Necatigil, onun için Gerçekleri aydınlıktan uzaklaştırıp soyutlamalara götürme çabaları ve anlatışındaki yeniliklerle çağdışı hikayecilerden ayrı bir yol tuttu der. Elinizdeki toplam, ilk kitapları Dost ve Yaşamasızla birlikte, yazarın 1986ya kadar yazdığı öyküleri kapsıyor. Buradaki öykülerden Dost Fransızcaya, Batak Almancaya, İlki İngilizceye çevrilmişti.

Nazım Hikmetin sayısı yalnızca dört olan romanları yaratıcı çalışmaları içinde daha sınırlı sayıda olsa da, yazarı bütüncül olarak tanımak için vazgeçilmez bir okuma oluşturuyor. Genelde Nâzım Hikmetin bireye, topluma, olaylara ve olgulara tarihsel diyalektik açıdan bakışını veren bu romanlar, bunun yanı sıra, özellikle Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşimde gizli bir otobiyografi niteliği de taşıyor. Nâzım Hikmet Külliyatı bu romanlarsız düşünülemez…

… Fotoğraflarla baş edemedi: profesyonellik becerisine göre mi, taşıdıkları anı birikimine göre mi değerlendirileceklerdi? Hepsini geçmişin bellek arşivine kaldırmak daha akıllıcaydı. Bunun yanı sıra onlara bakarak çocuğa bir ad yakıştırma umudu da iyice sönmüştü. Ölmüş bir şair dostunun tavsiyesine uymaya karar verdi: Duvarlara fotoğraf filan asma Ve konsol ve ayna çerçevelerine Hele aile fotoğrafları hiç mi hiç Baktıkça renksizliğe dönüşüveriyor Olmayan bu zaman parçaları-sen ne dersen de. Aramızdaki Şey, İnsan önce renklerden başlamalı değişmeye diyen Tomris Uyarın kırmızı odaklı, kırmızıya kavuşan öyküleri. İlk öyküdeki giysinin başlattığı kırmızı olasılığıyla başka öykülere açılan kırmızılıklar farklı yaşamlarla bütünleşiyor; kini, tutkuyu ve aşkı da arasına alarak…

6 Ocak 1896-16 Temmuz 1969 senelerı içinde yaşayan Vecihi Hürkuş, Türkiyenin havacılık tarihinde mühim bir ad. Hiçbir devrin ve hiçbir kimsenin adamı olmayan Vecihi Hürkuş, üstün kabiliyetli bir pilot, başarılı bir uçak mühendisi, havacılığa âşık bir idareci olarak yaşadı. Kurtuluş Savaşına katılmış, Türkiyenin hem bağımsızlık savaşında hem sivil havacılık tarihinde yer almış Vecihi Hürkuşun anıları, tarih kitaplarında rastlanamayan gerçekleri de gün ışığına çıkarıyor.

Stanford Üniversitesi Yaşambilimleri Bölümü profesörü Stephen H. Schneider, on senelerdır küresel iklim incelemelerinın sonuçlarını gerek sınıfta, gerek ABD Kongresinda, gerekse kamuoyunda ve medyada herkesin anlayabileceği bir dille açıklamaya çalışan; küresel ısınma tehlikesine halen gündemde bile olmadığı 1970li senelerda tasvir ederek, 21. yüzyıl başlarında bu olgunun gözle görülür bir hal alacağını haber veren bir bilim insanı.

Özellikle sanayi devriminden bu yana çevresel dengeleri gözetmeden gezegenimize insan eliyle yapılan müdahaleleri, adeta dünya bir laboratuarmış gibi yürütülen deneyler olarak niteleyen yazar, sonuçta gezegenimizle bir tür kumar oynadığımızı ve kaybedersek kendi türümüzün de var kalımını tehlikeye atmış bulunacağımızı ileri sürüyor.

Kitap, fizik, biyoloji, sosyal bilimler alanından elde edilen bilgileri, bir Yerküre Sistemleri Bilimi çerçevesinde birleştirerek, gezegenimizi bütüncül bir yaklaşımla incelemek için kullanıyor. Böylelikle dünyamızı ve onun üzerinde yaşayan bir canlı türü olarak insanoğlunun oynadığı rolü anlamamız için yeni bir pencere açıyor.

Sekiz yaşındaki Remi, yoksul ama mutlu bir çocuktur. Lakin yaşamı, babasının şehirdeki işinde kaza geçirip köye dönmesinin ardından darmadağın olacaktır.

Remi önce annesi olarak bildiği kadının gerçek annesi, babası olarak bildiği adamın da gerçek babası olmadığını öğrenir, sonra da üvey babası aracılığıyla maymunu ve köpekleriyle gösteriler yapan bir sokak sanatçısına kiralanır. Bir anda yaşamı ciddi anlamda değişen ve kendini büyük zorluklarla yüz yüze bulan Rémi, “Yaşam çoğu zaman bir savaştan ibarettir. Lakin kararlı olanlar, mücadeleci olanlar kazanır,” prensibini aklından hiç çıkarmaz ve gerçek ailesini bulabilmek için çabalamaya karar verir.

Ünlü Fransız yazar Hector Malot’nun (1830-1907) en bilinen romanı olan Kimsesiz Çocuk, yayına girdiği 1878 senesinden şimdiye kadar bir çok dile tercüme edilmiş, beyaz perdeye ve televizyona çevirilmiştir.